Anasayfa          İletişim          Sitene Ekle         Arşiv                                                                                                                Açılış Sayfam Yap        Sık Kullanılanlara Ekle    
 
Yazılar - UYGULAMADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER - 2 (18.08.2008) - MALİGÜNDEM
   
 UYGULAMADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER - 2 (18.08.2008)

 Yazı Boyutu

 Tarih : 6.12.2008 - 00:11:02


En çok soru aldığım ve önemli gördüğüm konulardan derlediğim uygulamada dikkat edilmesi gerekenlere yeni başlıklarla devam ediyorum.

 

En çok soru aldığım ve önemli gördüğüm konulardan derlediğim uygulamada dikkat edilmesi gerekenlere yeni başlıklarla devam ediyorum.
 
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323.maddesinde Şüpheli alacaklar konusu anlatılmıştır. Öncelikle bir alacağın Şüpheli Alacak olarak değerlendirilip gider yazılabilmesi için Bilânço usulüne göre defter tutuluyor olması ve alacağın Ticari ve Zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması gerekir. Yani sadece borç olarak verilen bir paranın tahsil edilemediği takdirde karşılık ayrılarak gider yazılması mümkün değildir.
Şüpheli hale geldiği ileri sürülen alacağın, ciddi olarak takip edildiğinin yargıdan veya icra organlarından alınacak belgelerle tevsik edilmesi gerekir. Davanın açılmış olması veya icraya takip dilekçesinin verilmiş olması yeterlidir. Ancak şekli bir başvuru olmamasına ve davanın takip ediliyor konumda olmasına da dikkat edilmesi gerekir. Gelecekte sıkıntı yaşamamak için ilgili dönem sonunda mahkeme veya icra dairesinden alınacak belgeyi ispatlayıcı belge olarak saklamakta fayda vardır. Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar için ise Protesto yapılmış olmalı veya yazı ile birden fazla istenmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olması gerekir. Küçük alacaklar kavramı için Vergi Usul Kanununda bir kriter getirilmemiştir. Bu rakamı dava açma masrafına göre ve işletmenin büyüklüğü ile iş hacmine göre değerlendirmek gerekir.
Alacak karşılığında bir teminat varsa (İpotek, rehin vb) yine karşılık ayrılarak gider yazılması mümkün değildir. Teminat alacağın bir kısmını karşılıyorsa teminattan geri kalan kısma karşılık ayrılması gerekir.
Ayrıca ilgili madde “değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir” der. Bundan alacağın şüpheli hale geldiği yılın değerleme gününde karşılık ayrılabileceği anlaşılmalıdır. Alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmaması halinde daha sonraki yıllarda ayrılması mümkün değildir. Gider yazılırken alacak bakiyesi 128 hesaba aktarılmalı, aynı tutar 129 hesaba alacak 654 hesaba borç kaydedilmesi, tutar daha sonra tahsil edilir ise 128 ve 129 hesap kapatılıp 644 hesaba alacak kayıt edilmesi gerekir.
 
Çalışanlara Dağıtılan Erzakların Bordroda Gösterilmesi;
Ramazan ayının yaklaştığı bu günlerde çalışanlara dağıtılan erzakların ne şekilde muhasebeleştirilmesi gerektiği oldukça önem arz etmektedir. Ancak konuyu değerlendirirken sadece erzak olarak değil çalışana işyeri dışında faydalanması için verilen her türlü ayni yardım olarak adlandırmak daha doğru olacaktır.
Bu ayni yardımın Gelir Vergisi Kanununun 61.maddesindeki ücretin tarifine girdiği için ücret olarak değerlendirilmesi ve vergilendirilmesi gerekir. SSK Kanununun 77.maddesinde ise ayni yardımların SSK primine tabi olmadığı, KDV Kanununun 3.maddesinde ise Ayni yardımların KDV ye tabi olduğu belirtilmiştir. Buna Göre;
Alınan ayni yardım ile ilgili indirim konusu yapılan KDV, hesaplanan KDV ye ilave edilmeli ve malzemelerin KDV dâhil tutarı çalışana verilen brüt ücret olarak görülmelidir. Bu brüt ücretten SSK ve işsizlik sigortası hesaplanmamalı Gelir Vergisi ve Damga Vergisi ise hesap edilip ilgili ay muhtasarı ile birlikte ödenmelidir.
Sonuç olarak işveren bu erzakların KDV sini indirim konusu yapamayacağını ve dağıttığı erzaklar için KDV dâhil tutar üzerinden en az %15,6 ilave vergi ödeyeceğini bilmesi gerekir.
 
Yıllık İzin Ücretindeki Sıkıntılı Durum;
Yıllık İzin ile ilgili mevzuat 4857 sayılı İş Kanununun 53 ile 61.maddeleri arasında düzenlenmiştir. İşyerinde 1 yıl çalışan işçi yıllık izne hak kazanır ve izne ayrıldığında yıllık izinde geçireceği sürelerin ücretini peşin olarak alır. Ancak 59.maddede de belirtildiği üzere İş sözleşmesinin sona erdiği tarihte işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin hakkı varsa bu sürelerin ücretinin de işçilere ödenmesi gerekir.
Bu ödenecek ücret, 506 sayılı SSK kanununun 77.maddesi içinde istisnalar arasında sayılmadığından SSK primine, Gelir Vergisi Kanununun 23.maddesindeki Ücret istisnaları arasında sayılmadığından da Gelir Vergisine tabidir.
Bu ücret, işçi işten ayrıldığı esnada ödendiği takdirde yapılan SSK kesintisi Aylık Prim ve Hizmet Belgesinde gösterilerek ödenebilmektedir. Ancak, işçi işten ayrılırken hesap edilmez ve ödenmez, şikayet veya dava konusu olduktan, 2-3 ay sonra netleşen duruma göre Yıllık izin ücreti ödenmesi gerekirse kesilen SSK primi açısından ciddi sıkıntı oluşmaktadır. Kesilen SSK primi işçi artık çalışmadığı için ilgili dönem aylık prim ve hizmet belgesi ile bildirilemez. İşçiyi SSK açısından yeniden işe alıp ödemeyi yapmakta imkânsızdır. Tek yapılabilecek şey işçinin çalıştığı son dönem Aylık prim ve hizmet belgesine ek beyanname vermek olacaktır. Buda ceza ve gecikme zammı demektir.
Bu sebeple ihtilaflı durumlarda Kıdem ve İhbar Tazminatları ödenmese bile işçinin o ana kadar hak ettiği yıllık izin ücretinin hesap edilip ödenmesinin unutulmamasında fayda vardır.
 
Yıl İçersinde İşveren Değiştiren İşçilerin Vergi Dilimleri;
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa istinaden çıkarılan 160 seri nolu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde “Bir hizmet erbabının birden fazla işverenden ücret alması halinde her bir işverenin ödediği ücretler ayrı ayrı vergilendirilmektedir. Dolayısıyla vergi tarifesi her bir işverenin ödediği ücrete, diğer işveren veya işverenlerin ödediği ücretle ilgilendirilmeksizin ayrı ayrı uygulanmaktadır...” der.
Bir çalışan yıl içersinde birden fazla işverenden ücret aldı ise bu ücretleri ister aynı anda ister farklı zamanlarda elde etmiş olsun her işverenin Gelir Vergisi kanununun 103.maddesindeki dilimlere göre ve 1.dilimden başlayarak Gelir Vergisi kesintisi yapması ve ödemesi gerekir. Başka bir deyişle başka işyerindeki kümülatif rakam dikkate alınmamalı, işe başlayan her işçinin kümülatif gelir vergisi matrahı sıfır olarak kabul edilmelidir.
Çalışan ücretli açısından ise yapılması gereken, birden fazla işverenden ücret alındığında 2.işverenden aldığı ücret 103.maddedeki gelir vergisi tarifesinin 2.dilimindeki rakamı aşması halinde takip eden yılın Mart ayında Gelir Vergisi beyannamesi vermeli ve çıkan vergiyi ödemelidir.
 
                                                                         SMMM Bülent FIÇICI
 
 

  Editör :  FCC DENETİM VE YÖNETİM DANIŞMANLIĞI

3007 Kişi Tarafından Okundu.

Yazdır Yorum Ekle Tavsiye
 
 Kaynak :  FCC SMMM LTD. STİ.

 Kategori ¬ Yazılar

  Yorum ( 0 )   

Kayıtlı Yorum Bulunmuyor.

 

 Bu Kateoriye Ait Diğer Başlıklar

 

KATEGORİLER

GÜNDEM
PRATIK BILGILER
SIRKÜLER
YAZILAR

SEMINERLER
ENDEKSLER
MALI TAKVIM
FORMLAR
HESAPLAMALAR
FIRMAYA ÖZEL

 
 
 Önemli Linkler

RESMI GAZETE
GELIR IDARESI BASK.
SGK
SGK ISE GIRIS-ÇIKIŞ

DIJITAL VERGI DAIRESI
E-BILDIRGE
DEFTER BEYAN SISTEMI
E-MEVZUAT
DIGER LINKLER

 
 
 Hava Durumu



 
 
 
 

 



 
 

   © Copyright - 2008- MALİGÜNDEM - Tüm Hakları Saklıdır.