Vergi Borçlularının banka hesaplarına haciz konulması aslında yeni bir uygulama değil, kanunda var olan ancak uygulanmayan bir yöntemdi. 2007 yılının başından itibaren yerelde birçok yerde, son bir aydır da ülke genelinde her yerde uygulanır oldu. İşte tam bu noktada tartışmalar başladı. Zorla dönmeye çalışan birçok küçük ve orta ölçekli işletmeyi bitiren, neredeyse son darbeyi vuran, yanlış bir uygulama. Ancak ben bu uygulamanın yanlışlığını tartışmak yerine, tartışmaların temelindeki 2 önemli soruyu açmak istiyorum. Ödeme emri tebliğ edilmeden haciz konulur mu? Ve Sürekli haciz olur mu?
Ödeme Emri Tebliğ Edilmeden Haciz Konulamaz Ama İhtiyati Haciz Konulabilir:
6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre borçlunun gayrimenkul ve menkullerinin haczedilebilmesi için ödeme emri tebliğ edilmesi şartı var (6183/55). Ancak belli haller mevcut ise İhtiyati Haciz derhal tatbik olunabilir (6183/13). Bu hallerin neler olduğuna bir bakalım;
1. Teminat istenmesini mucip haller mevcut ise,
2. Borçlunun belli ikametgahı yoksa,
3. Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa,
4. Borçludan teminat göstermesi istendiği halde belli müddette teminat veya kefil göstermemiş yahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmemişse,
5. Mal bildirimine çağrılan borçlu belli müddet içinde mal bildiriminde bulunmamış veya noksan bildirimde bulunmuşsa,
6. Hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasını müstelzim fiil dolayısıyla amme davası açılmış ise,
7. İptali istenen muamele ve tasarrufun mevzuunu teşkil eden mallar, bu mallar elden çıkarılmışsa elden çıkaranın diğer malları hakkında uygulanmak üzere, bu kanunun 27, 29, 30 uncu maddelerinin tatbikini icap ettiren haller varsa.
Bu halleri dikkatlice incelediğimizde Banka hesaplarına ihtiyati haciz koymak için en uygun maddenin 3.madde olduğu görülüyor. Demek ki vergi borcu olan her vatandaş veya işletmenin kaçması yada hileli yollara sapması kuvvetle muhtemel. Tabiî ki bu ihtiyati haczin sebebine itiraz etmek mümkün (6183/15). Ancak itirazdan olumlu bir sonuç vermesini beklemek iyimserlik olur.
Sürekli Haciz Olur mu?
30 Haziran 2007 den önce, 26.04.1960 tarihli 284 No’lu Tahsilât Genel Tebliği yürürlükteydi. Bu tebliğin özünde;
“Bankalara tebliğ edilecek ihtiyati haciz ve hacizler âmme borçlularının haczin tebliğ tarihinde mevcut olan varlıklarına inhisar ettirilerek geleceğe muzaf olarak ileride doğacak alacakları için ihtiyati haciz veya haciz tebliğ edilmemesi lâzımdır.” diyordu.
Bu tebliğe göre, bankalar hesapta para varsa bloke koymalı, gelecek olan paraları ise serbest bırakmaları gerekiyordu. Ancak maliyenin alacağını hukuka rağmen her ne şart olursa olsun almak istemesi, tebliğin halen yürürlükte olmasına rağmen tarihinin çok eski olması gibi sebeplerden dolayı bankalara doğruyu anlatmakta güçlük çekiyorduk. O kadar ki bu tebliği bankaların ilgili şubeleri aracılığı ile merkezlerine gönderip hukuk danışmanlarına danıştıktan sonra bile bankalar aynı uygulamaya devam ediyorlardı.
Neyse ki, 30 Haziran 2007 tarihindeki Resmi Gazetede “Tahsilât Genel Tebliği Seri: A Sıra No: 1” yayınlandı. Yayınlandı da, derdimizi anlatmak biraz daha kolay oldu. Bu uzun tebliğin 2.bölümünün 2.bendinin 9.fıkrası olayı gayet güzel anlatıyor;
“Amme alacağından borçlu olan bir şahsın, bankalarda alacak ve hakkının bulunmamasına rağmen ileride tahakkuk edecek alacağından istifade etmek üzere geleceğe yönelik olarak bankalara haciz veya ihtiyati haciz tebliği, muhtemel bir alacak niteliğinde dahi tanımlanamayacak bir durum oluşturması ve bankanın bu hacizleri sürekli izlemesi veya banka tarafından yapılan tüm işlemlerde bir süreye de bağlı kalınmaksızın borçlu adına mal, hak ve alacak doğup doğmadığının takip edilmesi, doğması halinde haciz veya ihtiyati haciz uygulanmasını gerektirir ki bankalara böyle bir külfet yüklemeye imkan bulunmamaktadır.
Bu nedenle, bankalara yapılacak haciz ve ihtiyati haciz tebliğlerinin sadece tebliğ tarihi itibarıyla amme borçlularının mevcut olan varlıklarını konu alması ve bu kişilerin ileride doğabilecek alacakları için haciz ve ihtiyati haciz tebliğinde bulunulmaması icap etmektedir.
Bankacılık sisteminde, POS cihazı kullanan müşteri ile Banka arasında yapılan sözleşmelere dayanan bankalar nezdindeki hesaplar Banka ile müşterisi arasında devamlılık arz etmektedir. Dolayısıyla bu hesaplar her zaman için banka nezdinde alacak doğmasına (muhtemel alacak) müsait hesaplar olarak değerlendirildiğinden bu hesaplara ileriye matuf olmak üzere haciz konulması mümkün bulunmaktadır.”
Bu tebliğde öncekinden farklı olarak sadece POS cihazlarından dolayı gelecekte doğacak olan alacaklara da haciz konulabileceği konusunun ilave edildiğini ayrıca hatırlatmak istiyorum.
Vergi Borçlarını tahsil için bu yöntemin sürekli hale gelmesi hiç hoş değil. Ama yine de bu yöntem uygulanacaksa mevzuat değiştirilerek belli bir standart getirilmesi, farklı karakterdeki kişilerin inisiyatifinden çıkarılması daha doğru olur diye düşünüyorum.
SMMM Bülent FIÇICI
Kaynak:
—6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun.
—Tahsilât Genel Tebliği Seri:1 Sıra No:1.